daha üst - Turkish English Dictionary
History

daha üst



Meanings of "daha üst" in English Turkish Dictionary : 1 result(s)

Turkish English
General
daha üst above adv.

Meanings of "daha üst" with other terms in English Turkish Dictionary : 43 result(s)

Turkish English
General
daha üst bir sınıfa vb geçme promotion to n.
daha üst seviyede bir güç kaynağı dolayısıyla görevini yapamayacak durumda olma shadowing n.
alt dişlerinin üst dişlere göre daha önde olması underbite n.
daha üst seviyeye geçme graduation n.
daha üst (bir sınıfa/lige) geçirmek promote to v.
rütbece daha üst olmak outrank v.
rütbece daha üst olmak rank v.
daha üst seviyeye geçmek graduate v.
(üst gövdede bulunan bir bölüm) daha yukarıda bulunan superior adj.
daha üst makamdaki biri above adv.
daha üst sınıf olmaya doğru upmarket adv.
Phrasals
birisinden daha üst makamda olmak rank above someone v.
kendinden daha çekici, zeki, yetenekli, üst sınıftan biriyle evlenmek marry up v.
(daha üst pozisyondaki/mevkideki birine) iletmek hand up (to someone) v.
Colloquial
(hindistan'da) alt mevkide birinin daha üst kademedeki birine verdiği hediye nuzzer n.
daha üst bir rütbeye upstairs adv.
daha üst bir makama upstairs adv.
Idioms
diğerlerinden daha üst düzeyde a breed apart n.
diğerlerinden daha üst düzeyde a breed apart n.
diğerlerinden daha üst düzeyde a breed apart n.
daha üst versiyonu a better mousetrap n.
diğerlerinden daha üst düzeyde olmak be a breed apart v.
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek claim the moral high ground v.
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek take the moral high ground v.
ahlaken daha üst bir konumda olduğunu iddia etmek seize the moral high ground v.
bir şeyi daha üst pozisyondaki/mevkideki birine iletmek hand something up to someone v.
daha üst sınıftan biriyle evlenmek marry above (one's) station v.
(bir şeyi) bir üst/daha yüksek seviyeye taşımak bring (something) to the next level v.
Trade/Economic
asya ülkeleri arasında daha üst düzey ilişkiler geliştirilmesi asianization n.
daha üst dereceye çıkmak upgrading v.
Politics
ingiliz kraliyetinde genellikle konttan daha üst mevkideki asillerin eşleri olan sekiz kadının oluşturduğu soylular grubu ladies of the bedchamber n.
daha üst düzeydeki yetkili kadrosunun boş olmasından ötürü altındaki birkaç makamı da boş ilan etme spill [australia] n.
Architecture
(yüksek binalarda) üst bölümün daha geride durduğu mimari yapı set-back n.
Dentistry
alt çenenin üst çeneden daha önde olması underbite n.
Biology
yatay veya yükselen dalların veya köklerin üst tarafının alt tarafından daha fazla büyümesi hypotrophy n.
daha üst kuşak atası olmayan canlı founder n.
Zoology
üst çenesi alt çenesinden daha öne çıkık olan pig-jawed adj.
Botanic
üst kısma alt kısımdan daha uzak olan (bitki parçaları) divergent adj.
Forestry
ağaçların üst bölgelerindeki dallarda daha ince dalların ve lif unsurlarının meydana çıktığı bir reaksiyon tension wood n.
Education
öğrencinin başta bilgi ve kavramlara hakim olmasını, sonrasında bireysel bir çalışma ile daha üst seviye bilgiyi edinmesini amaçlayan bir öğretme yöntemi kumon n.
Philosophy
(aristo felsefesinde) alt düzey potansiyelden daha üst düzeydeki gerçekliğe doğru değişim becoming n.
Sport
vuruş yüzeyinin üst kenarının hedefe alt kenarından daha yakın tutulduğu closed adj.
Slang
vücudunun üst kısmı alt kısmından daha gelişmiş (erkek) top-heavy adj.